25 Temmuz 2010 Pazar

"herkes kendi mezarına girecek"

mor ve ötesi - hayat

Geçen yıl Ramazan ayında kantinde bi' yandan yeşil mercimekli bulgur pilavımı yerken bi' yandan da kantinci amcayla konuşuyorum. İşte oruçtan falan bahsediyoruz. Gece kimse sahura inmemiş, sadece bir odanın ışığı yanmış 4 gibi onu falan anlatıyor. (Tabii ben burda kısmen dehşete düşmedim değil, adam baya bildiğin incelemiş kimin kalkıp kimin kalkmadığını.)

Her neyse dedi ki işte konuşmanın gidişatı içinde "herkesin kendi bileceği iş, herkes kendi mezarına girecek."

Düşündüm de, gerçekten durumu bu açıdan incelersek, hepimiz sonuç itibariyle kendi kendimizle başbaşa kalacağız. Yani nasıl desem, bu sadece günah sevap ekseninde değil. Hani mesela bazen sosyal hayatı kafaya takıyoruz, ne bileyim derstir, okuldur, kariyerdir, carttur curttur. Hepsini geçtiğinde sen kendinden memnunsan, kendinle mutluysan gerisinin ne önemi var?

Hepimiz kendi mezarlarımızda yaşıyoruz zaten. Kimimize her yer cennet, kimimiz sürekli kabir azabında. Ölmeye de gerek yok yani.

Ne bileyim böyle şeyler geçti aklımdan yeşil mercimekleri incelerken...

Hiç yorum yok: