16 Temmuz 2010 Cuma

düşmez

tnk - yine yazı bekleriz

"Sürekli kaçıyorsun" demişti bir arkadaşım bir gün. Evet kaçtım. İşime gelmeyen her şeyi görmezden geldim, dayanamayacağım derecede burnuma kadar geldiklerindeyse kaçtım. Arkamda yıkık dökük hayatımı bırakıp. Bir sürü başka hayatım var benim. Kimse bilmiyor hepsini. Bazılarını ben bile unuttum. Her seferinde inandım bu kez yepyeni en güzel hayatımı kuracağıma. Her seferinde de battım dibine. Hepimiz çok kariyerli çok CEO olmak için gelmedik ya bu hayata! Benim en iyi yaptığım şey de bir boku düzgünce yapamamak olsun. Olsun varsın.

Korkuyorum bir gün kaybedeceğim diye bugünkü korkularımı. Bir yerlerde sabit kalmaktan korkuyorum. Bir adama, bir çocuğa, bir işe sabitlenip kalmaktan korkuyorum. Hareket alanımı kısıtlayacak hiçbir şeyi istemiyorum. Bir adam bana çok aşık olmasın mesela, bana çok aşık olan bir adamı terk edip gidemem ben. Olmasın benim bir çocuğum, beni terk etti annem ve babam. Ben bir çocuğu terk edip ona aynı acıyı yaşatmak istemiyorum. Çok param olmasın benim, o çok parayı kazanabilmek için bir yerlerde sıkışıp kalmak istemiyorum. Sorumluluktan kaçmak mı diyeceksiniz buna, kaçıyorum evet. İzninizle sizin çizdiğiniz çok sorumluluklu hayatı yaşamak istemiyorum.

Kalbimi parçalıyor sahip olamayacağım o sevgili eş, o güzel çocuklar, o büyük pencereli huzurlu ev. Kaçıyorum, bütün bunları kurup bir gün kendi ellerimle hepsini parçalamaktan.

Hayatlarımı terk ederken geride bıraktığım her bir küçük şeyi özledim ben. Herkesi, nefret ettiklerimi bile. Nefret ettiklerimden nefret etmeyi bile özledim.

Her şey bir gün biter. Ben onlar bitmeden, onlardan hızlı davranıp, onları bitirmeye çalışıyorum.

Başlamadan bitecek bütün hayatım.

Öldüğümde geride bir hayat değil hayat parçacıkları bırakacağım.

İstemiyorum sevdiğimin adamın omzundaki huzurlu uykuyu. Beni bırakıp gittiğinde kalbimi parçalamaktan başka neye yarar?

Kırılsın, yansın, ölsün her şey!

1 yorum:

humeyra kablan dedi ki...

siz onlardan kaçıyorsunuz; onlar kendilerinden. siz başınızı omzuna koyduğunuz adamı kendinizle aldatmaktan korkuyorsunuz; onlar o adamı, adam kılıklılarla... siz çocuğunuza ömrünüzü veremeyeceğiniz gerçeğini bilip esirgiyorsunuz; onlar çocuklarından bir ömür çalıyor. siz ayrıntılarını yitirdiğiniz anılarınızdan sıyrılıyorsunuz; onlar başkalarının hikayelerini kendilerine giydirmekten sakınmıyorlar.
siz kelimeler bırakıyorsunuz gecenin koynuna, onlar uyuyor uyanıyor uyuyor uyduruyor, ben kelimelerinize akran satırlar bırakıyorum usulcana...