8 Haziran 2010 Salı

Günlerden Bir Gün

ümit sayın - ben iyiyim


Önceki gece 15 saat çalıştıktan sonra otelden çıktım. Diğer çalışanlardan biri diğerine bi' şey demiş de öbürü de başka bi' şey demiş derken olan bana oldu elbette. Şikayet etmiyorum, kimseye de bir şey söylemedim zaten. Çünkü biliyorum bunun böyle olması benim suçum. Hayat bana hep adil davrandı. O yüzden cehenneme gittiğimde "harlayın ateşi" diyeceğim. "Ben adalet istiyorum."

Babam "işe gidip gelirken yürü, zayıfla biraz" diyor. Bir de "iş yerinde sana haksızlık yapılmasına izin verme, sen çalışmak zorunda değilsin. Sen bana yük değilsin" diyor babam. Babam çocuğunu korumaya çalışan olağan bir baba. Fakat babam bilmiyor ki ben ona yüküm, yedi milyar nüfusu olan dünyada yeryüzüne, bastığı toprağa yük olan da bir benim. Bütün evlerin, bütün hayatların, bütün sokakların fazlası bir tek benim.

"On beş saat çalıştım bugün, bir dondurmayı hak ettim" dedim. Algida kalbini gördüğüm ilk dükkana girdim. "Hanımfendiye bakın" deyince biri dükkandaki üç çalışan birden geldi yanıma.

- Kasede dondurmanız yok mu?
- Maalesef, ama bakın bunlarda bir alınca ikincisi bedava.
- Tamam biraz kiloluyum da o kadar değil.

Güldürdüm adamı. Sonra o bedavalı dondurmadan aldım bir tane. Ufak bir çırak var. Ona verdim bedavasını. İyi bir insan olduğumdan değil. Öyle gerektiğinden.

Yürüdüm. Yürüdüm. Bir sürü şey düşündüm yürürken. Diğer gecelerden farklı hale getirmedi hiçbir fikrim o geceyi. Yürüdüm yine de. Yürüyüp bir yere varmam ya da olduğum yerde kalmam bir şeyleri değiştirecekmiş gibi yürüdüm.

Eve vardım sonra. Babaannem uyumayıp beni beklemişti her gece yaptığı gibi. Ben de her gece yaptığım gibi "naber kanka" dedim ona. "İyiyim kuzum sen nasılsın?"

"iyiyim" dedim.

İyiydim.

1 Haziran 2010 Salı

"kaşınızı kim aldı?"

Annen aldı!

Sana ne hacı sana ne?

Gittim bugün çıkan kaşlarımı toplatmaya, zaten karıya ayrı bi ayar oldum, hani neden deseniz net bi sebebi yok; ayar oldum ben de bilmiyorum. Böyle bi kaba, görgüsüz, işten anlamaz imajı çizdi gözümde. Kaşımı yolduğu süre boyunca da gittikçe battı. Ama o soruya gelince tümden tepem attı; "kaşınızı kim aldı" nabıcan sen nabıcan? Gidip o kuaförü bulup "kaş böyle alınmaz" mı diyeceksin? Gidip kavga mı çıkaracaksın "vay sen nasıl böyle kaş alırsın" diye? Amacın ne? Eğer yanlış aldıysa düzeltirsin olur biter!

Ağzına bi' tane ekleştiresim geldi.